SENİ BEKLERİM.

IMG_2701

 

Öptüğün yerde..
derdi Nilüfer şarkısında.
Çok küçüktüm.
Her seferinde kalbim kırılırdı.
“Evlenmişsin şimdi, bir esmerleeeeeğğğğğ…”
diye şarkıyı bitirdiğinde.
Sanki sarışınla evlense daha az üzücüymüş gibi.
Evlenmişsin.
Üzücü.
Esmerle.
Daha üzücü.
“Benimle değilse bile, bir sarışınla evlen bari” diye bir beklentim varmış içimde.
“Evlenmesin” i beklemeyi akıl edememiş çocuk zihnim.
Şimdi biri limanda beklese derim büyük ihtimalle.
Senin beklediğini biliyor mu?
Evlenmişse, istersen daha çok bekleme bence.
Ama benim ne haddime.
O yüzden demem. 🙂

Büyükken beklentilerin karşılandığı ve karşılanmadığı anları izlemek.
Şaşırtır beni.
Ne hissedeceğimi bilemem.
İzlerim çoğu zaman.
Ne kadar karmaşık, ne kadar şaşırtıcı.
İnsan doğası..
İhtiyaç var. Bir de beklenti.
Çocukken ihtiyaçlarının karşılanmış olması.
Büyükken beklentilerin karşılanmadığında çıkaracağın yaygarayla ilişkili.
Biraz.
Birazı da mizaç, yani sana verilmiş doğan.

Çocukken kimsenin ihtiyacı tam olarak karşılanmadı.
Çünkü herkes insan çocuğu olarak dünyaya geldi.
Büyüdüğünde ihtiyaçların karşılanmadığında nasıl tepki vereceğinin.
Birazı sana bağlı.

Önce ayırdına varmalı.
İçinde kımıldayan o etki.
Gerçekten ihtiyaç mı?
Yoksa zihninin yarattığı bir beklenti mi?
İlişkinin kalitesi biraz buna bağlı olmalı.
Kendinle.
Onunla.
Hayatla.

Diğer bir kalite, ihtiyacın ifade bulmasında.
İlişkide her bir varsayım, beraberliği dar boğazlara sokabilecekken.
Onun nasıl davranacağı, neye izin vereceği, sınırı nerede koyacağı ile ilgili.
Her bir varsayımın.
Seni, belki üzerine düşünmekten özgürleştirirken..
Onun, farklı davranma, farklısını isteme, faklı cevap verme özgürlüğünü.
Elinden alıyor olabilir.
Bir bak.

‘Ben şöyle biriyim. Böyle severim. Hep öyle yaparım. Böyle asla yapmam.
Ların.
Hayatın içinde spontan tercihler yapma olasılığını daraltıyor olabilir mi?
Kendine sormak lazım.

Yumuşak/sert meselesi beni oldum olası zorlar.
Eskiden “Sertsin.” dendiğinden küfredilmişten beter olurdum.
Şimdi de yumuşak olmamla ilgili beklentileri gözlemler dururum.
Kendimden de beklentilerim var biliyorum.
Kadın ve yoga hocası yumuşak olur.
Dışarıdan bir yorum geldiğinde kulaklarımı kabartırım.

Yumuşağa her övgüde.
Kafam karışır biraz, her seferinde.
Öfkelenme, ‘Hayır’ deme veya farklı davranma özgürlüğüm elimden alınacakmış gibi.
Söyleyen, iyi bi’şey söylediğine genelde emin.
Çünkü yumuşak iyi, sert kötü.
‘Evet’ in iyi ; ‘Hayır’ ın kötü olması gibi.
Oysa hayatta ‘Hayır’ a ne kadar çok ihtiyaç var düşünsene.
İlişkilerdeki ızdırap, sınırların o an ihtiyaç duyduğundan daha dar çizilmesinde genelde.
Söylenememiş ‘Hayır’ lar içinde ukte.
Gönülden çıkmış ‘Evet’ bir o kadar güzel elbette.
İnsanın bırakma ve tekrar tutma ihtiyacı kadar hakiki bence.

Biz en önce.
Beklentileri, varsayımları, yargıları bıraksak.
Birazcık.
O an ne getiriyorsa.
Ona göre aksak.
Birazcık.
Her an olmayacak biliyorum.
Bazen kopuk, bazen yakın, bazen sert, bazen yumuşak..
Doğanın kendiliğindenliğinde buluşsak.
Birazcık.
Ne güzel olmaz mı?
Birazı yeter de artar bile.

Şarkının güzelliğini bozmak hiç istemem.
Yine de düşünmeden edemem.
Limanda bekleyen kızın.
Denizin güzelliğini keşfetme olasılığı vardır bence.
Beklenen dramatik sonun aksine.
Bir esmerle evlenmemde şarkının etkisi var mıdır sence? 🙂

Öyküm.