KAHVALTI

IMG_2941

Aslına bakarsan..
Ananemin tabiriyle; hattı zatında.
Sadece kahvaltı bile, insana kendinden gelen çok şeyi anlatır.
Sadece durup pek bakmayız.
Hattı zatında baksak iyi olur. 🙂

Biliyorsun belki.
Yemeğe ilgim var.
Sadece sağlıklısına da değil de.
Doğalına, bölgesel olanına, hikayesi olana, güne lezzet katanına.
Yılla önce Gülse Birsel’i coşkuyla Sardunaki’ye kahvaltıya davet ederken..
Eşi Murat Birsel sordu..
Neden otelimizi bırakalım da size gelelim, beni ikna et.
Kahvaltınızda ne olabilir?
Aklımdan geçen; domates peynir.
Hatta ‘domates, peyniiiiğğr’.
Şimdi İstanbullu’ya sorsan sayar misal.
Granola pancake kruvasan.
Özde Egeli’yim.
Biz biraz tutucuyuzdur.
İtalyan’a Yunan’a pancake yedirebilir misin?
İzmir’e de öyle trendler sonradan gelir işte.
Pek te öyle balıklama atlanmaz üstüne.
Dolayısıyla domates peynir var bizde yaz gününde.
Neyseki hikaye yaratma bende kendiğinden.
Ağzımdan ‘ananemin reçelleri’ çıkıyor birden.
Dağ çileği incir böğürtlen..
Sabah 4’e kadar annemle hazırladığımız..
Ortancalarla begonvillerle süslediğimiz kahvaltı sepeti Sheraton Otel’in süitine ulaştırıldıktan sonra..
Ve elbette otel personelinin bu durumdan hiç hoşlanmaması pahasına.
Ananemin reçelleri o yıl Gülse Birsel’in yazısına, kitabına konu olur.
Sade kaynakları etkin kullanmak ve hikaye yaratmak konusunda üstüme yoktur.

Şimdiki işim de farklı değil.
Farklı yolculuklara davet edip hikayelerimizi paylaşmak.
Bak kahvaltıdan nerelere geldik.

Sadece baksan.
O sabahki kahvaltına.
Canının ne zaman gerçekten bir şey yemek istediğine.
Ve gerçekten ne yediğinde iyi geldiğine.
İşte o zaman kendi sağlığın, kendi şifa ve iyi hissetmen..
Kendi ellerinde.
Biraz.
Çünkü birazı da hayat.

Yıllardır severim.
Uyanır uyanmaz değil de baya baya öğlen saatlerinde kahvaltı yapmayı.
Gören ‘Oo günaydın, der.’
Açıklama yaparım.
Hala.
Kendimi tutamam.
‘Aslında erken uyandım.’
Genlerimin yüzde ellisinde geç uyanmak hiç’cool’ bişey değil.
Diğer yüzde ellinin erken uyandığı görülmüş değil.
O yüzden ‘Sana ne canım?!’ diyemiyorum.
Aslında erken uyandıydım.
İçimden devam ediyor iç ses, ‘Canım isterse geç uyanırım sana mı sorcaz canım..’

Şimdilerde oldukça moda oldu.
Sağlıklı beslenenler arasında.
Intermittent fasting. Aralıklı oruç.
İlgili kişiler araştırıyor, buluyor, sunuyor da.
Beden biliyor.
Hattı zatında.
Haftanın birkaç günü.
Akşam yemeden.
Sabah geç yemek.
Bana hep iyi geliyor.
Uzmanlar söylemeden..
Trend olmadan çok önce.
Yani bilgelik içerden zaten geliyor.
Durup fark edip algıladığında.
Ve bazen de dışardan rehberlik alman gerekiyor.
En güzeli bilgilerle bilgelerle donanıp.
Kendi bilgeliğini keşfetmek oluyor.
Bence.

Fotoğraftaki geçen günkü kahvaltım.
Domates salatalık yok.
O yüzden avokado var doyurucu.
Keten tohumları ve kabak çekirdekleri hormonlara şenlik.
Ayurveda proteinleri beraber yeme zor sindirirsin der.
Onun dışında fena bir tabak değil.
Belki canın denemek ister.

Köklerimiz ne yer.
Benim canım ne ister.
Kendine iyi bakmak için.
Bugün özen göster.
Sevgiyle.

Öyküm.

 

 

KURTULUŞ.

img_7381

Huzurla, kuytumda geçirilmiş bir günün ardında.
Güne savaş görüntüleriyle uyanmak.
Rüya değil.
Filmlerden izler değil.
Uykudan uyanmaya geçişte.
Bilince ilk düşenler.
Kendi olduğum kişi olarak.
Olabilecekleri yaşarcasına.
Hissederek uyanmak.
Şüphesiz ki.
Güne en iyi uyanma yolu değil.
Ki genellikle.
Bilincin geçişi sırasında farkında olarak,
o gün yapacaklarımı düşünüp kendimi coşturmaya,
günün getireceklerini en iyi haliyle hayal etmeye alışkın bir bünye için.
Gerçekten güzel değil.

Ve çok çarpıcı gösteriyor.
Bilinçaltımın ne hallerde olduğunu.
Günlük gerçeğim refah içinde olsa da.
Hayatı kaynamaya yüz tutan bir volkanın sıcak toprağı üzerinde
sürdürmeye çalışır gibi.
Yaşıyoruz belli ki.
Sıcak henüz direk temas edip yakmamışsa da belki.
Toprağımız fokur fokur kaynıyor.
Üzerinde evde hissettiğimiz toprağımız.
Diğeri diye ayırdığımızın yıllardır çektiği güvensizliği ,
şimdi ayaklarımızın altında hissediyoruz.

Bu kadar ısınmışken..
Patlamadan soğuyacağına inancım.
Gitgide zayıflıyor.
Uyanırken gördüklerimin, var olan korku senaryom olduğunu fark ediyorum.
Sezgi veya öngörü olması ihtimali.
Ödümü koparıyor.
Umarım öyle yeteneklerim yoktur.
Şimdi hiç sırası değil!
Belki ruhumun eski yaşamlardan bir anısı.
Veya okuduklarımın zihnime yansıması.

Her ne ise.
Bedenimde hissediyorum.
Karnımda yumru gibi.
Boğazımda alev alev.

Erkekler bayılır yogacı kız arkadaş fikrine.
Ve baş etmekte zorlanırlar genellikle.
Sükunetle yanında varlık göstermek.
Biliyorum.
Çok kolay değil.
Eşlik etmek.
Bu kadar ‘hisseden’ birine.
Ne dilediğine dikkat et.
Ve derler ki.
Uykudan uyanıklığına geçişte..
Bilincinin frekansı, gerçekliğini yaratma gücüne sahiptir.
O yüzden dileğini, bu geçiş frekansındayken hayal et.
Usta yogiler uykularını dahi bilinçli kontrol etmeyi pratik ederler.
Günümü en güzel haliyle hayal etme saniyelerim.
Korkularımın sahnesine dönüştü bu sabah.
Bedenimin hissettiklerimi sindirmesini izledim.
Az da olsa zaman tanıyarak.

Haftaya Organic Intelligence Travma Terapi Eğitimi’ne başlıyorum.
Dünya çapında bu eğitimin gerçekleşmek için bu toprakları seçmesinin,
tesadüf olmadığını biliyorum.
Dönüşüm bu topraklarda gerçekleşecek.

Beyaz atlı prensin bizi kurtarması hakkımızı bu yüzyılda kullandık.
En yakışıklı, en vizyoneriyle üstelik.
İçinde olduğumuz kurtuluş savaşı.
Bireysel tercihlerimizi değiştirerek dönüşmemizi gerektiriyor.
Tam olarak ne yapmam gerektiğini ben de bazen bilemiyorum.
Ama biliyorum ki..
Her seferinde sevgiyi seçerek.
Her seferinde beraberliği tercih ederek.
Birbirimize şifa olup, temas ederek.
Umuyorum..
Travma Terapi donanımımı..
Toprağımın refah içinde yaşayan insanlarının,
refahını biraz daha arttırmak için kullanırım.
Zaten varolan travmalarımıza yenilerinin eklenmemesi için..
Dua ediyorum.

Saniyeler içinde zihnimde akan korkularım..
Dakikalarca bedenimde dönüşen hislerim.
İşe gelirken radyoda çalan şarkıyla şifa buluyor.
Stevie Wonder’ ın çok yakın arkadaşım olduğuna emin olduğum..
Çocukluk yıllarımdan bir şarkıyla huzurum geri geliyor.
Evet o zaman da biliyordum.
Benden yaşça büyük bir arkadaşım olduğunu.
Ama seviyordum.
Ve kalbimde yeri vardı.
Beraber hissetmek bundan ibaret değil mi zaten.

O zaman beraberliğe!
Birbirimize kalbimizde yer vermeye.
Sade’ce.
Sevgiyle.
Dünyayı güzellik kurtaracak.

Öyküm.