BİLMİYORUM

image.jpg

Issız koyda tek başıma.
Güneş te batınca.
Küçücük hissettim.
Yıldızlı gökyüzünün altında.
Kitabım da bitti.
Kalakaldım.
İnsan olmak biraz zor birşey.
Boşlukta kalakalınca hissediyorsun.
Oyuncakları bırakınca.
Bir an bıraksan.
Belki sen de hissedersin.
Bilmiyorum.
Hakikat nedir?
Ne olacak?
Şimdi ne yapmalıyım?
Hangisi doğru?
Bilmiyorum.

Ve biliyor musun?
Üstümden tonlarca yük kalktı.

Karnım acıktı.
Bunu biliyorum.
Ama yemesem de olur.
O zaman bunu bile bilmiyorum.
Ne acayip değil mi?!

Sakin bir Urla öğleden sonrası.
Bunca hisse gebe iken.
Bazen de uzaklara gidip..
Hissedemeden dönen ben.
Yakın ‘ten’e.
Daha derinden yaklaşayım derken..
Hepten uzaklaşan ben.
Hissetmek için yaşayan.
Oyunbaz ben.
Ne bilebilirim ki?!
Bilemedim.

Orman yolunda karanlıkta.
Tek başıma araba kullanırken.
Radyodan gelen.
“If you go away.
On a summer day.”
Arka koltukta uyuklayan.
Gece evde olmadığımız için güvensiz..
Babam ve annem olduğu için güvende hisseden.
O an.
O his.
Daha dün gibi yakınken.
Camdan gelen tatlı yaz rüzgarı.
Ve böcek sesleri.
Tam da çocukluğumdaki gibiyken.
Ve belki de.
Benim varlığımdan güvende hissedeceklerle buluşmam.
Yarın kadar yakınken.
Ben.
Ne bilebilirim ki?!
Bilemedim.

Ben pek ‘dem’li bir ruh değilim.
Budur tek bildiğim.
Ondandır.
Tüm yükleri taşımaya uğraşım.
Sanki omuzlarım hayatın yükünü taşıyabilirmiş gibi.
Hayat yüklü birşey olmak zorundaymış gibi.

Oysa.
Sade’ce oynasak.
Zaten yaptığımız da o değil mi?
Bilmiyorum ki?!

Öyküm.